Komisyon tarafından hazırlanarak Adalet Bakanlığı’na sunulan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı’nın ilk şeklinde yetki sözleşmesi 22-23-24. maddelerde düzenlenmekteydi. Bu düzenlemeler şu şekildeydi:
Madde 22- Tacirler veya kamu tüzel kişileri arasındaki yetki sözleşmesi (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.
Madde 23-Diğer kişiler arasındaki yetki sözleşmesi (1) Tacirler ile kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişiler, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, kanunen yetkili kılınan genel ve özel yetkili mahkemeler yanında başka bir mahkemeyi de yetkili kılabilirler.
Madde 24- Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. (2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde bu maddelerde bir değişiklik yapılmamış ve aynı şekliyle yasalaşmıştır. Ancak tasarıda bu maddelerden önce gelen maddelerden bazıları çıkarıldığı ve maddeler teselsül ettirildiğinden madde numaraları 17 ve 18 olmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 17. maddesine göre; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” Madde metni okunduğu vakit açıkça görülecegi üzere, HMK ile yetki sözleşmesine dair Yargıtay’ın tutarlı içtihatları ve varolan uygulama tamamen değişmektedir.
Tacirlerle tacirlerin, tacirlerle kamu tüzel kişilerinin ve kamu tüzel kişilerinin kendi aralarında, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri (sulh olmak suretiyle sona erdirebilecekleri) hukukî ilişkilerden kaynaklanmış ya da ileride kaynaklanabilecek olan hukukî uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılacak davalar bağlamında, kanunen yetkili konumda bulunan genel ve özel (diğer) yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesi kaydıyla, kanunen yetkili olmayan bir yargı yerini yetkili hâle getirmek; yani, alternatif bir yetki kuralı yaratmak yahut kanunen yetkili konumda bulunan genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini tümüyle ortadan kaldırıp; salt kararlaştırılmış olan yer mahkemesini yetkili kılmak amacıyla yapmış oldukları sözleşmeye, yetki sözleşmesi denir.
Usul hukukuna ilişkin bir sözleşme olan yetki sözleşmesi taraflarca ayrı bir sözleşme ile yapılabileceği gibi ilgili sözleşmede yetki şartı olarak belirtilerek de yapılabilir.
Yargıtay 15. H.D., 2016/2640 E., 2017/1245 K.,21.03.2017 T.;
“…Dava, eser sözleşmesinin feshi nedeniyle, davalıya peşin ve senet karşılığı ödenmiş bulunan iş bedelinin istirdadı istemine ilişkin olup, yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı taraf vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı iş sahibi davalı yüklenici ile Workcube E-Business Portal Yazılımı ile yazılımın kurulumu, analiz, uyarlama, danışmanlık, eğitim ve yerinde ve uzaktan destek hizmetleri konusunda sözleşme yapıldığını bu amaçla 63.313,00 TL çekle ödeme yapıldığını ancak davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini hiçbir surette yerine getirmediğini, Gaziantep 1. Noterliği’nin 08.01.2015 tarih 00580 Yevmiye nolu ihtarnamesiyle sözleşmenin feshedildiğini belirterek, bedelsiz kalan 68.313,00 TL’lik ödemenin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde öncelikle yetki itirazında bulunup, sözleşmede belirlenen yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, yerleşim yerine göre davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılması gerektiğini belirterek yetkisizlik kararı verilmesini istemiştir.
Tacir olan taraflar arasında mevcudiyeti çekişme konusu olmayan 01.08.2014 Tarihli yazıl eser sözleşmesinin 11-e maddesinde anlaşmazlık halinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olacağı hükme bağlanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 17. maddesine göre; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğu, geçerli yetki şartının bulunduğu davada, mahkemece süresinde yapılan yetki itirazının kabulüne yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozma nedenine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 22.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi…”
Yargıtay 6. H.D., 2013/8630 E., 2013/11105 K., 26.06.2013 T. ;
“…6100 sayılı HMK.nın 17 nci maddesi uyarınca “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi gereği kira sözleşmesinin yapılmasından sonra sözleşmede yetkili kılınan mahkemelerin İstanbul mahkemeleri adı altında birleştirilmiş olması nedeniyle İstanbul İcra Dairelerinde takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu nedenle, davaya bakan mahkeme yetkili olduğundan, işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…”
Yargıtay 12. H.D., 2015/31927 E., 2016/9813 K. 04.04.2016 T. ;
“…Yetki sözleşmesi bulunmayıp, yetki itirazında bulunan borçlunun ikametgahı Ankara’dır. Her ne kadar takip konusu çekin keşide yeri Diyarbakır ve muhatap banka da Diyarbakır’da bulunmakta ve borçlulardan birinin ikametgahı da Diyarbakır ise de, yetki itirazı tarihi itibariyle ortak yetkili ve borçlulardan birinin ikametgahı olan Diyarbakır’ın yetkisi kesinleşmediğinden, ikametgahı Ankara’da bulunan itiraz eden borçlu yönünden seçimlik yer olan Ankara’da takip yapılmasında sakınca yoktur. Ayrıca yukarıda anlatılan nedenlerle çekte keşide yerinin Diyarbakır olarak yazılı bulunması yetki sözleşmesi yapıldığı anlamına gelmez. Yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekirken…”
Yargıtay 12. H.D., 2015/34121 E., 2016/11455 K., 18.04.2016 T. ;
“…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir.
Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayır edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin, daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle, kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir.
Sözkonusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlatılmak istenen, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir...”
Comments